eş seçerken dikkat edilmesi gerekenler
CantenKaya #MutluİlişkilerinSırrı #EşSeçimi
Eş Seçerken Dikkat Edilecek Hususlar Nelerdir? Tarih: 07 Nisan 2015 SORULARLA İSLAM.
İşlemci Seçilirken Dikkat Edilmesi Gerekenler. İşlemci olarak adlandırılan CPU (Central Processing Unit, Merkezi İşlem Birimi), kendisine verilen komutları işlemekle görevli olan, bilgisayarların beyni olarak nitelendirebileceğimiz bir donanım birimidir. Günümüzde işlemci üreten sadece 2 adet firma bulunmaktadır. Bunlar
1 Eve çocuğun ilgisini çekecek değişik yayınlar sokmak: Gazetelerin verdiği bulmaca ve çocuk eklerini takip etmek, çocuk dergileri ve faaliyet dergilerinden yararlanmak. Çocuğu birden bire yayına boğmak , hepsini önüne koyuvermek şeklinde değil de; hafta hafta farklı yayınları alarak çocuğa değişiklik hissettirmek.
Etiketler: Eş seçerken dikkat edilmesi gerekenler, Evleneceğiniz eş seçimi, Evleneceğiniz eşi seçin, Evlenirken eş seçimi, Evlenirken neye dikkat etmek lazım, Kız isterken neye bakmak lazım
Rencontre Ligue 1 Ce Week End. Anasayfa Yazarlar Özdemir Eş seçimi yaparken dikkat edilmesi gerekenler - 2 Yazının Giriş Tarihi 0630 Yazının Güncellenme Tarihi 0408 Bir yandan baktığımızda çok haklı bir kaygı. Çünkü insanlar her an değişebiliyor. Ama buna biz de dahiliz. Çevre bizi öyle bir şekillendiriyor ki olumlu ya da olumsuz, geçmişe dönüp baktığımızda bir dakika bu ben miymişim diyecek hale hakkında normal karşıladığımız bu durum eş adayımız için de geçerli tabii ki. Ama ben kimsenin geleceğinden, ileride nasıl bir insana dönüşeceğinden mesul değilim. Eş seçerken sorumlu olduğum kısım şu an nasıl biri olduğudur. Ötesini düşünmek benim şimdiye odaklanmama engel olacaktır. Şimdi evimiz için aldığımız çiçeğe geri dönelim. Diyelim ki çiçeğin bana hitap ettiğine karar verdim. Arkasından ikinci olarak bu çiçeğin bakımı nasıl oluyor, ne oranda neye ihtiyacı var? Sorularını cevaplamak geliyor. Evetgenel anlamda her çiçeğin havaya, suya, toprağa ve güneşe ihtiyacı var fakat bir bakıyorsunuz bazı çiçekler az suya ihtiyaç duyarken bazı çiçekler çok suya ihtiyaç duyuyor. Evlenirken dikkat etmemiz gereken ikinci husus da tam olarak budur. “Ya erkekler böyle, kadınlar zaten şöyle!” deyip karşımızdakini tanımadan beklentilerini bilmeden “zanlarımızla” hareket etmek ve seçim yapmak maalesef sonrasında büyük problemler yaşamamıza sebep olabilir. O zaman ben evliliğin ilk aşamasında “eşimin ya da eş adayımın ne oranda neye ihtiyacı var”ı keşfetmeye çalışmalıyım. Yine çiçeğe geri dönelim. Öğrendik ki çiçeğin şu oranda suya, toprağa, havaya, suya ihtiyacı varmış. Sonrasında soracağımız soru şu olmalı kendimize. “Ben çiçeğin bu ihtiyaçlarını karşılayabilecek miyim? Bu maddeye evlilik açısından baktığımızdaysa şöyle bir örnek verebiliriz. Mesela yemek yemeyi çok seven ama bir yumurta kırmayı bilmeyen hatta mutfak işlerinin tamamen kadına ait olduğunu düşünen bir erkekle yemek yemeyi sevmeyen yine yapmaktan da hoşlanmayan bir kadının evlenmesi çok abes olacaktır. Bazen çok basit gördüğümüz durumlar evlilik hayatını zehir edecek güçte olabilir. Evet ben de eşimin bütün ihtiyaçlarını karşılayamam, eşim de benim bütün ihtiyaçlarımı karşılayamaz. “İnsan olmamız bunun için yeterli bir bahanedir. Ama evlilik öncesinde karşılıklı olarak ihtiyaçlarımızın ve vazgeçemeyeceklerimizin farkında olmak daha sağlıklı ve daha bilinçli bir evlilik yapmamıza vesile olacaktır.
Eş seçerken hangi hususlara dikkat edilmeli? Prof. Dr. Hamdi Döndüren anlatıyor. Evlenmeye niyetlenen bir kişi, sosyal medyadaki yazışma ve paylaşımlarını silmek zorunda kalıyorsa, bir problem var demektir. Eş adayının görmesinden utanılacak şeyler, aslında Rabbimiz’den hayâ etmemiz gerektiği gerçeğini hatırlatmalıdır. Hayatında temiz bir sayfa açmak isteyen bazı gençler, mazilerinde yapmış oldukları hatalar sebebiyle, zor durumda kalabilmektedir. Dedikodu ve söylentiler, eş adaylarının içine vesvese ve fitne sokmalar, kıskançlık ve hasetler, daha yuva kurulmadan ya da -Allah korusun- kurulduktan sonra çiftlerin arasında ciddî problemler oluşturabilmektedir. Bu ve benzeri problemlerin oluşmaması ve gönül huzuru için, anlatmaktan ve anlatılmasından çekinilmeyecek bir mâzî ile evliliğe adım atılmasının önemini gençlerimize izah etmeliyiz. Bu yüzden kızların ve erkeklerin hemcinsleriyle arkadaşlık etmesini; âilelerden bir müddet saklanmasını isteyerek yapılan evlilik tekliflerinin ciddiye alınmamasını tavsiye etmeliyiz. Niyetinde ciddî olan kişi, bu isteğinin hem kendi hem de karşı tarafın âilesi tarafından bilinmesini, bilâkis istemelidir. Kendini olduğundan farklı tanıtmak, kalıcı ve ciddî kusurlarını gizlemek, hâsılı şeffaf ve dürüst olmamak da bir diğer problemdir. Eğer mâzîsinde ahlâkî açıdan İslâmî prensiplere ters birtakım hatalar olmuşsa, bunlar için öncelikle tevbe etmeli; ardından da eş adayı ile bunlar açıkça paylaşılmalıdır. Başkalarından duyulması ihtimali olan hâdiseler hakkında aslâ ihmalkâr ya da çekingen bir tutum sergilenmemelidir. Ömür boyu birlikte olmaya niyet edilen kişi ile risk alarak yuva kurmak; hem kendine hem eşine yazık etmek mânâsına gelebilir. Eş adaylarının evlilik kararı sürecinde istişâre ettiği kişiler ya da aracılar da aynı hassasiyeti taşımalıdırlar. Adayı tanımak için sorulan sorulara etraflıca cevap verilmeli; kaçamak yollara ve te’villere sapılmamalıdır. Hâsılı; gençlerin, görüşlerine güvendiği kişilerle ve âilesiyle gerekli istişareleri yaptıktan sonra karşı tarafa görüşme teklifinde bulunması yerinde olur. Teklifi alan tarafın da istişâreleri tamamlandıktan sonra görüşme gerçekleşmelidir. Birbirleri hakkında doğru dürüst fikir sahibi olmayan gençleri tanıştırmak, her iki tarafın psikolojisi açısından mahzurlar ihtivâ edebilir. Beğenilmemek, beğenmediğini ifade etmeye çekinmek vs. gibi durumlara kapı açılmış olur böylelikle… İstişârelerden sonraki görüşmenin de mutlaka evlilikle sonuçlanmasının gerekmeyeceği unutulmamalıdır. Görüşme, taraflarda olumlu intibâlar bırakırsa, yapılacak etraflıca araştırmaların ardından âileler görüşerek, söz-nişan aşamasına geçilir. “Söz-nişan”, tarafların birbirlerine söz vermeleri mânâsını taşır; ancak bir mahremiyet ve helâllik ifade etmez. Bu sebeple “nikâh akdi” gerçekleşinceye kadar olan süreçte, birbirini yakından tanıma uğruna halvet vs. gibi haramlara düşmekten sakınılmalıdır. Yine bu süreçte, te’sis edilmek istenen evliliğin mahzurlu olduğuna dair geçerli ve meşrû mazeretler ortaya çıkarsa, tarafların nezâket ve kul hakkı prensiplerini gözeterek ayrılabileceği unutulmamalıdır. Geçerli mahzurlar, nişan öncesi yapılan istişârelerde fark edilememiş çeşitli durumlardır. Yoksa tarafların maddî ve dünyevî birtakım istekleri, aslâ tatsızlık vesilesi olmamalı; ümmeti olmakla övündüğümüz Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in ve Ashâb-ı Kirâm’ın mütevâzi ve külfetsiz evlilikleri yolumuzu aydınlatmalıdır. Nişanlıyken fark edilen mahzurlar örtbas edilmemeli; bilâkis nikâhtan sonra ayrılmaktansa, bu dönemde titiz gözlemler ve fikir alış verişleri yapılmalıdır. Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in “Hayırlı işleri görmekte acele ediniz.” Müslim, Îman, 186 buyruğuna rağmen maddî ortamın mükemmelliği uğruna nikâh geciktirilmemeli; nazar, hased vb. fitnelerden sakınılmalıdır. Hayatımızın her safhasında olduğu gibi evlilik öncesinde de duâya sarılmalı; Rabbimiz’den şu âyet-i kerîmede ifade buyrulan göz aydınlığı eşler niyazında ısrar edilmelidir “Mü’min kullar Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler ihsan et ve bizi takvâ sahiplerine önder kıl!» derler.” el-Furkân, 74 Ayrıca yuva kurulma aşamasında israftan kaçınılarak, gençlerin borç yükleri ile en güzel yıllarının gölgelenmesine sebep olunmamalıdır. Rabbimiz, evlilik gibi mukaddes bir müessesenin, Batıdaki gibi azalması ve nikâhsız olarak bir arada yaşamaların çoğalması için kasıtlı ve plânlı çalışmaların yapıldığı çağımızda, göz nûru nesiller yetiştirecek İslâm yuvalarının sayısını çoğaltsın. Didar Erdem, Şebnem Dergisi, Sayı 110, Sayfa 38 İslam ve İhsan
Tesadüf gibi görünen eş seçimleri gerçekte tesadüf müdür? Eş seçimi aslında tahmin edilenden daha karışık bir süreçtir. Aşık olma süreci tamamen tesadüfler üzerine kurulu gibi görünse de gerçekte olan aslında beynimizin alt katmanları yani en temel beden fonksiyonlarını yerine getiren kısmı, eşimizi ebeveynlerimizle karıştırıyor. Elbette bu fikri kabullenmek kolay değildir. Bebek ilk başta nasıl anne ile bir bütünlük duygusu yaşıyorsa, evlilik yapılırken de eşimizin mucizeler yaratarak bize bu bütünlük duygusunu geri getireceği beklentisi içine girmekteyiz. Herkes olumlu özelliklere sahip insanları aradığını düşünür özellikle mutsuz bir çocukluk geçirmiş olan kişiler, eş seçerken kendilerini büyüten insanlardan çok daha farklı özellikler taşıyan kişilere sıcak bakarlar. 'asla babam gibi bir alkolikle evlenmem', 'annem gibi kavgacı bir kadın istemem' şeklindeki cümleler sık duyulur. Ancak yine de farkında olunmadan ebeveynlerinin davranış özelliklerini taşıyan kişileri eş olarak seçiyorlar. Çiftlerden, eşleri ile ebeveynlerinin özelliklerinin karşılaştırması istendiğinde aralarında çok fazla benzerlikler olduğu görülecektir. Şaşırtıcı bir şekilde özellikle de olumsuz özelliklerin benzeştiği görülmektedir. Eş seçimi yaparken mantık temeline dayanılsaydı kimse kendi ebeveynlerinde gördüğü yetersizliklerin benzerini taşıyan kişileri eş olarak seçmezdi. O zaman olumsuz kişilik özelliklerini böylesine çekici kılan nedir? Alt beynimiz hayatımızın hayal kırıklıkları yaşadığımız ilk dönemlerine geri dönerek, yarım kalan işimizi bitirmemizi sağlamaya çalışır. Hayatımızın en erken dönemlerinde bize bakan insanlara ait izlenimler beynimizde en canlı anılardır özellikle incitici olan yaşantılar en derin izleri bırakır. O nedenle hayatımızın ilerleyen yıllarında özellikle aşk ilişkilerinde bu incitici anıları canlandıran insanları seçmeye meyilliyiz. Eş seçiminde etken olan bir diğer duygu da insanların kendilerini tamamlayacaklarını düşündükleri kişilere yönelmeleridir. Örneğin içe kapanık biri sosyal ve konuşkan birine, duygularını hiç dışa vuramayan biri duygu dışavurumu yüksek olan kişilere çekim duyarak bir şekilde tamamlandıkları hissine kapılırlar. Sezgilerimiz, özellikle kendimize eş ararken son derece duyarlıdır, çünkü bizim asıl aradığımız şey, temel bilinçdışı dürtülerimizi tatmin edecek birisidir. Bu ihtiyaçlarımıza cevap verecek gibi görünen birileriyle karşılaştığımızda ise alt beynimiz sayesinde derhal ona ilgi duymaya başlarız. Fakat çoğunlukla olan şey ise ilişkinin ilerleyen dönemlerinde tekrar yaralarımızın kanamasıdır. Aşk ilişkisinin ilk aşamasında partnerimize anne babamıza ait pozitif özelliklerin olduğunu görebiliriz. Bir süre sonra ilişkide sözler verilmeye başlandığında işler değişir ve artık kendimizde olmadığını varsaydığımız olumsuz özelliklerin onda olduğunu görmeye başlarız ve böylece güç savaşı başlar. Güç savaşı başladığı zaman çocukluktaki yaralar tekrar kanamaya başlar; ihmal edilme, eleştirme, suçlanma, değersiz görülme gibi duygular yeniden alevlenir. Bu mutsuzluk için eşler birbirini suçlamaya başlar, çünkü değişenin kendileri değil diğer kişi olduğunu düşünür ve çeşitli silahlar kullanmaya başlarlar. Hissettikleri umutsuzluğun etkisiyle, eşleri tarafından daha çok sevilme isteğiyle bazı olumsuz taktikler kullanmaya başlarlar. Sevgi ve şefkatlerini eşlerinden esirgemeye, onlara soğuk davranmaya, onlara karşı eleştirel ve alıngan olmaya başlarlar. Böylece eşlerine yeterince acı verdikleri takdirde, onların aşklarının ilk günlerdeki hallerine döneceklerini sanırlar. İnsanların kendilerini engellenmiş hissettiğinde bu isteklerini direk söylemek yerine sevimsiz olmaya çalışarak ve karşıdakini kışkırtarak bunu göstermeleri yine çok küçük yaşlarda edindiğimiz bir davranış şeklidir, tıpkı bebeklerin huzursuz olduklarında avazı çıktığı kadar ağlamaları gibi. Aşk ilişkisindeki güç aşamalarına baktığımız zaman, ilk zamanlarda eşimizin ebeveynlerimizin yerine geçeceğini ve bize çocukken yoksun bırakıldığımız şeyleri sağlayacaklarını varsayıyoruz. Bir süre sonra aşık olmamıza rağmen kendimizi tamamlanmış hissetmediğimizi görüyoruz, bizim ne istediğimizi eşimizin bilmesine rağmen bunu karşılamadığını düşünüyor ve öfke duyuyoruz. Böylece eşlerimizin olumsuz yanlarını görmeye başlıyoruz. İşler daha kötüye gittikçe de eşlerimizden bu ihtiyaçlarımızı karşılamanın yolu olarak, onların ihtiyaçlarını ve istediklerini vermemeyi seçiyoruz. Öyle ki bu güç savaşı aşamasında çiftler, gerçek yakınlaşmayı imkansız hale getirecek bir şekilde ilişkiyi düzenlerler, birbirleri ile daha fazla vakit geçirmemek için ellerinden geleni yaparlar, hobilerine, arkadaşlarına yani birbirleri dışındaki her şeye daha çok vakit ayırırlar. Farkındalık ve bilinçliliğin arttığı ilişki ve evlilikler yaratmanın temel bazı prensipleri vardır. En başta iyi bir evlilik yaratmanın ne kadar zor olduğunu kabullenmek gerekir. İnsanlar genelde iyi bir evlilik için yapılması gereken tek şeyin sadece doğru insanı seçmek olduğunu düşünür ama aslında yapılması gereken doğru insan olabilmektir. Daha gerçekçi bir bakış açısıyla iyi bir evliliğin sorumluluk, değişme ve gelişme azmiyle yaratılabileceğinin farkında olmak gerekir. Daha doyurucu birliktelikler yaşamak için yapmamız gereken değişimler için önümüzdeki en önemli engellerden biri değişim korkumuzdur. Değişmekten korkmak insan doğasının temelinde vardır. Diğer prensiplerden biri de aşk ilişkisinin çocukluk yaralarımızı tedavi etmek gibi gizli bir amacı olduğunu bilmektir. Yüzeydeki arzularımız yerine, bunun altında yatan ihtiyaçlarımızı fark edersek evliliğe daha uzaktan bakıp olan biteni daha iyi görme şansı artar ve günlük etkileşimler daha anlamlı gelmeye başlar. Arzularımızı eşimize anlatma konusunda sorumluluk almak önemli durumlardan birisidir. Genellikle insanların ihtiyaçlarının kendiliğinden eşleri tarafından sezileceğine dair inançları vardır, ancak gerçekte olan bu değildir. Eşinizin sizin arzularınızı kendiliğinden sezme şansı düşüktür, bunu ona anlatabilmek için net iletişim kanalları geliştirmek gerekir. Doğru ilişki geliştirmek için bir diğer prensipte eşinize dair daha doğru bir algı oluşturmaktır, onun sizin kurtarıcınız değil sizin gibi ruhsal yaraları olan ve onları tamir etmeye çalışan biri olduğunu kavramak gerekir. Eşinizin hayattaki rolü sizin ihtiyaçlarınızı mucizevî bir şekilde karşılamak değildir onun da aynı zamanda kendi dilek ve ihtiyaçları mevcut ve onlarda en az sizinkiler kadar önemlidir. Eğer buna inanmazsanız, evliliğin sadece sizin ihtiyaçlarınıza hizmet etmesini beklerseniz bu adaletsiz bir ilişki olur ve sonunda her iki tarafta bu adaletsizlikten etkilenir. Yine önemli olan diğer noktalardan birisi her iki tarafın kendi kişiliği ile ilgili olumsuz yanları sahiplenmesidir. Bunun sorumluluğu alındıkça taraflar kendilerindeki olumsuz tarafları karşı tarafa yansıtmaktan vazgeçerler. Benzer şekilde eşinizde onunla tamamlanma duygusu yaşamanıza neden olan olumlu özelliklerde bir tür yanılsama duygusu yaşatır o nedenle kişinin kendi içindeki eksik ve gizli yönlerini geliştirebiliyor olması önemlidir. Çiftler eşlerinin başka bir bakış açısına sahip olabileceğini düşünseler de aslında onun bir konuda farklı düşünüyor olmasından rahatsız olurlar. Eşinizin sizinkinden farklı görüşlerini bir çatışma kaynağı olarak görmek yerine, onları kendimizle ilgili bir bilgi kaynağı olarak görebilmek önemlidir. İşin özünde evlilik size, kendi hakikatlerinizle birlikte bir başkasının hakikatlerini anlama olanağı sunar. Eşinize yönelttiğiniz eleştirileriniz aslında size kendinize dair bilgi toplamak için de bir kaynaktır. Çünkü bu eleştiriler ondan ne beklediğiniz, neye ihtiyaç duyduğunuza dair bilgiler içerir.
eş seçerken dikkat edilmesi gerekenler