faruk nafiz çamlıbel yıldız yağmuru özeti

Bu sayfamızda Faruk Nafiz Çamlıbel hakkında bilgi vermeye çalışarak Faruk Nafiz Çamlıbel kimdir sorusunun cevabını vermeye çalışacağız. İstanbul’da doğmuş olan şair, öncelikle Tıp fakültesine başlamış ancak bitiremeden Tıp fakültesinden ayrılmıştır. Bunun ardından gazetecilik yapan şair bir süre sonra da edebiyat öğretmenliği yapmaya başlamıştır FarukNafiz Çamlıbel‘in 1933 yılında Kayseri Lisesi’nden öğrencisi Behçet Kemal ile birlikte yazdığı sözler, Cemal Reşit Bey tarafından bestelendi ve eser, cumhuriyetin 10. yıl kutlamaları için düzenlenen marş yarışmasını kazandı. Yazarın tek romanı, 1936’da yayımlanan “Yıldız Yağmuru”dur. Altmışyıllık verimli sanat hayatında Anadolu’yu söyleşen, Anadolu’yu aydınlatan Faruk Nafiz Çamlıbel,8 Kasım 1973 günü, bir Anadolu gezisi yaptığı sırada Akdeniz'de seyreden Samsun vapurunda yaşamını yitirerek aramızdan ayrılmıştır. Kabri İstanbul Zincirlikuyu mezarlığındadır. Sonrasında Hayatına Şair Faruk Nafiz Çamlıbel girmiş ve defalarca evlilik teklif etmesine rağmen Şukufe Hanım kızına üvey baba istemediği için reddetmiştir. Faruk Nafiz Çamlıbel bunun üzerine sinirlenip ani bir karar alarak başkası ile evlenmiş ve sonuna kadar da sevmediği halde eşine sadık kalmıştır. Hazırlayan. 780 Views Download Presentation. Hazırlayan . Akif ATABEY NO: 1090320229 Eğitim Fakültesi Türkçe Öğretmenliği (İ.Ö) 2. SINIF Kayseri 2008. İçindekiler. Faruk Nafiz Çamlıbel’in; Hayatı Edebi kişiliği Eserleri Şiirlerinden seçmeler Kaynakça . Faruk Nafiz Çamlıbel. 18 Mayıs 1898'de İstanbul’da doğdu Rencontre Ligue 1 Ce Week End. Faruk Nafız Çamlıbel, 18 Mayıs 1898 yılında İstanbul'da doğmuştur. Takma ismi Çamdeviren Deliozan'dır. Milli Edebiyatta çığır açan kişi olarak bilinir. Beş Hececilerin en genç ismi olsa da topluluğun en başarılı ismi oldu. Aruzu da tamamen terk etmedi. Anadolu'yu, memleket sevgisini konu alan şiirlerinin yanısıra aşk, ayrılık, doğa, ölüm ve kahramanlık gibi bireysel konuları işleyen lirik şiirler de yazmıştır. 8 Kasım 1973 yılında doğduğu şehir olan İstanbul'da vefat etmiştir. FARUK NAFIZ ÇAMLIBEL ESERLERİ Faruk Nafız Çamlıbel Şiirleri -Bir ömür böyle geçti -Han Duvarları -Çoban Çeşmesi -Dinle Neyden -Gönülden Gönüle -Elimle Seçtiklerim -Şarkın Sultanları Tiyatrolar -Canavar -Akın -Özyurt -Kahraman -Yayla Kartalı Roman -Yıldız Yağmuru FARUK NAFIZ ÇAMLIBEL ŞİİRLERİ KISKANÇ Sakın bir söz söyleme... Yüzüme bakma sakın!Sesini duyan olur, sana göz koyan seni kim bulursa cana yakın,Anan bile okşarsa benim bağrım kan olur... Dilerim Tanrı'dan ki, sana açık kucaklarBir daha kapanmadan kara toprakla dolsun,Kan tükürsün adını candan anan dudaklar,Sana benim gözümle bakan gözler kör olsun! FİRARİ Sana çirkin dediler, düşmanı oldum güzelinSana kafir dediler, diş biledim Hak'ka bileTopladın saçtığı altınları yüzlerce elinKahpelendin de garez bağladım ahlaka bile. Sana çirkin demedim ben, kafir demedimBence dinin gibi küfrün de mukaddesti seninYaşadın beş sene kalbimde, misafir demedimBu firar aklına nereden, ne zaman esti senin. Zülfünün yay gibi kuvvetli çelik tellerineTakılan gönlüm asırlarca peşinden bir ahu gibi dağdan dağa kaçsan da yineSeni aşkım canavarlar gibi takip edecek. HAN DUVARLARI -Osmanzade Hamdi Bey'e- Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı,Bir dakika araba yerinde sonra sarsıldı altımda demir yaylar,Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar...Gidiyordum, gurbeti gönlümle duya duya,Ulukışla yolundan Orta Anadolu' sevgiye benzeyen ilk acı, ilk ayrılık!Yüreğimin yaktığı ateşle hava ılık,Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı...Arkada zincirlenen yüksek Toros Dağları,Önde uzun bir kışın soldurduğu etekler,Sonra dönen, dönerken inleyen tekerlekler... Ellerim takılırken rüzgârların saçınaAsıldı arabamız bir dağın tarafta yükseklik, her tarafta ıssızlık,Yalnız arabacının dudağında bir ıslık!Bu ıslıkla uzayan, dönen kıvrılan yollar,Uykuya varmış gibi görünen yılan yollarBaşını kaldırarak boşluğu bulutlanıyor, rüzgâr başladı bir yağmur ince yokuş noktasından düzlüğe çevrilinceNihayetsiz bir ova ağarttı bir şerit gibi ufka bağladı beni muttasıl çekiyordu hep yol, daima yol... Bitmiyor düzlük civarda bir köy var, ne bir evin hayali,Sonunda ademdir diyor insana yolun hali,Arasıra geçiyor bir atlı, iki düzen taşların üstünde tıkırdıyanTekerlekler yollara bir şeyler anlatıyor,Uzun yollar bu sesten silkinerek yatıyor...Kendimi kaptırarak tekerleğin sesineUzanmış kalmışım yaylının sarsıntı... Uyandım uzun süren uykudan;Geçiyordu araba yola benzer bir hisar gibi Niğde yükseliyordu,Sağ taraftan çıngırak sesleri geliyorduAğır ağır önümden geçti deve kervanı,Bir kenarda göründü beldenin viran bir karanlık sarmadayken her yeriAtlarımız çözüldü, girdik handan deva bulmak için bağrındaki yarayaToplanmıştı garipler şimdi noktada birleşmiş vatanın dört bucağı,Gurbet çeken gönüller kuşatmıştı pırıltı gördü mü gözler hemen dalıyor,Göğüsler çekilerek nefesler is bağlamış bir lambanın ışığıHer yüzü çiziyordu bir hüzün birer ayet gibi derinleştilerYüzlerdeki çizgiler, gözlerdeki cizgiler...Yatağımın yanında esmer bir duvar vardı,Üstünde yazılarla hatlar karışmışlardı;Fani bir iz bırakmış burda yatmışsa kimler,Aygın baygın maniler, açık saçık resimler... Uykuya varmak için bu hazin günde, erken,Kapanmayan gözlerim duvarlarda gezerkenBirdenbire kıpkızıl birkaç satırla yandı;Bu dört mısra değil, sanki dört damla garip çizgilere uğraşırken başbaşaRaslamıştım duvarda bir şair arkadaşa; "On yıl var ayrıyım Kınadağı'ndanBaba ocağından yar kucağındanBir çiçek dermeden sevgi bağındanHuduttan hududa atılmışım ben" Altında da bir tarih Sekiz mart otuz yedi...Gözüm imza yerinde başka ad bahtın açıktır, uzun etme, arkadaş!Ne hudut kaldı bugün, ne askerlik, ne savaş;Araya gitti diye içlenme baharına,Huduttan götürdüğün şan yetişir yârına!... Ertesi gün başladı gün doğmadan yolculuk,Soğuk bir mart sabahı... Buz tutuyor her tutuşturmadan fecrin ilk alevleriArkamızda kalıyor şehrin kenar ardında gün yanmadan sönüyor,Höyükler bir dağ gibi uzaktan görünüyor...Yanımızdan geçiyor ağır ağır kervanlar,Bir derebeyi gibi kurulmuş eski bu sonsuz yollarda varıyoruz, gitgide,İki dağ ortasında boğulan bir bir poyraz beni titretirken içimdenGeçidi atlayınca şaşırdım sevincimdenArdımda kalan yerler anlaşırken baharla,Önümüzdeki arazi örtülü şimdi geçit sanki yazdan kışı ayırıyordu,Burada son fırtına son dalı kırıyordu...Yaylımız tüketirken yolları aynı hızla,Savrulmaya başladı karlar etrafı beyaz bir karanlığa gömdü;Kar değil, gökyüzünden yağan beyaz ölümdü...Gönlümde can verirken köye varmak emeliArabacı haykırdı "İşte Araplıbeli!"Tanrı yardımcı olsun gayrı yolda kalanaBiz menzile vararak atları çektik hana. Bizden evvel buraya inen üç dört arkadaşKurmuştular tutuşan ocağa karşı çalılar dört cana can katıyor,Kimi haydut, kimi kurt masalı anlatıyor...Gözlerime çökerken ağır uyku sisleri,Çiçekliyor duvarı ocağın akisle duvarda çizgiler beliriyor,Kalbime ateş gibi şu satırlar giriyor; "Gönlümü çekse de yârin hayaliAşmaya kudretim yetmez cibaliYolcuyum bir kuru yaprak misaliRüzgârın önüne katılmışım ben" Sabahleyin gökyüzü parlak, ufuk açıktı,Güneşli bir havada yaylımız yola çıktı...Bu gurbetten gurbete giden yolun üstündeBen üç mevsim değişmiş görüyordum üç bir yolculuktan sonra İncesu'daydık,Bir handa, yorgun argın, tatlı bir doğarken bir ölüm rüyasıyla uyandım,Başucumda gördüğüm şu satırlarla yandım! "Garibim namıma Kerem diyorlarAslı'mı el almış haram diyorlarHastayım derdime verem diyorlarMaraşlı Şeyhoğlu Satılmış'ım ben" Bir kitabe kokusu duyuluyor yazında,Korkarım, yaya kaldın bu gurbet Maraşlı Şeyhoğlu, evliyalar adağı!Bahtına lanet olsun aşmadınsa bu dağı!Az değildir, varmadan senin gibi yurduna,Post verenler yabanın hayduduna kurduna!.. Arabamız tutarken Erciyes'in yolunu"Hancı dedim, bildin mi Maraşlı Şeyhoğlu'nu?"Gözleri uzun uzun burkuldu kaldı bende,Dedi"Hana sağ indi, ölü çıktı geçende!" Yaşaran gözlerimde her şey artık değişti,Bizim garip Şeyhoğlu buradan geçmemişti...Gönlümü Maraşlı'nın yaktı kara haberi. Aradan yıllar geçti işte o günden beriNe zaman yolda bir han rastlasam irkilirim,Çünkü sizde gizlenen dertleri ben köyleri hududa bağlayan yaşlı yollar,Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar!Ey garip çizgilerle dolu han duvarları,Ey hanların gönlümü sızlatan duvarları!.. ÇOBAN ÇEŞMESİ Derinden derine ırmaklar ağlar,Uzaktan uzağa çoban çeşmesi,Ey suyun sesinden anlıyan bağlar,Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi."Göynünü Şirin'in aşkı sarıncaYol almış hayatın ufuklarınca,O hızla dağları Ferhat yarıncaBaşlamış akmağa çoban çeşmesi..."O zaman başından aşkındı derdi,Mermeri oyardı, taşı yanık yolcuya soğuk su kaç dudağa çoban Aslı'ya yol gösteren bu,Kerem'in sazına cevap veren bu,Kuruyan gözlere yaş gönderen bu...Sızmadı toprağa çoban gelin oldu, Mecnun mezarda,Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda,Ateşten kızaran bir gül arar da,Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi,Ne şair yaş döker, ne aşık ağlar,Tarihe karıştı eski seslenir, beyhude çağlar,Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi... SANAT Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek,Bizim diyarımızda bin bir baharı saklar!Kolumuzdan tutarak sen istersen bizi çekİncinir düz caddede dağda gezen ayaklar Sen kubbesinde ince bir mozaik arardaGezersin kırk asırlık mabedin içiniBizi sarsar bir sülüs yazı görsek duvarda,Bize heyecan verir bir parça yeşil çini Sen raksına dalarken için titrer derindenÇiçekli bir sahnede bir beyaz kelebeğinBizimde kalbimizi kımıldatır derindenToprağa diz vuruşu dağ gibi bir zeybeğin Fırtınayı andıran orkestra sesleriBir ürperiş getirir senin sinirlerine,Istırap çekenlerin acıklı nefesleriBizde geçer en yanık bir musiki yerine Sen anlayan bir gözle süzersin uzun uzunYabancı bir şehirde bir kadın heykelini,Biz duyarız en büyük zevkini ruhumuzunGörünce bir köylünün kıvrılmayan belini... Başka sanat bilmeyiz karşımızda dururkenYazılmamış bir destan gibi Anadolu’muzArkadaş, biz bu yolda türküler tuttururkenSana uğurlar olsun... ayrılıyor yolumuz SON AŞIK Hasretinle geçiyorken bu gençlik çağım,Ey sevdiğim, ben ümitsiz değilim geneAk düşünce saçların kumral rengineKollarında son aşıkın ben başında şimdi sevda rüzgarları esen,Böyle her gün yollarımdan geçsen de süzgünSen benimsin büsbütün terk olunduğun gün ...O mukadder günü, bilmem, düşündün mü sen? Ben bir beyaz saçlı aşık, sen bir ihtiyar ...O gün bana yalaşırken ey ilahi yar,Esirgeme gözlerimden bir son buseni, Kirpiğinden yavaş yavaş bir damla aksın,Çünkü, ruhum, sen de o gün anlayacaksınKi hiç kimse benim kadar sevmemiş seni! 1898-1973 İstanbul’da doğan Faruk Nafiz, ilk ve orta öğretimini Bakırköy Rüştiyesi’nde tamamlayıp Tıp Fakültesi’ne girdi ancak mezun olamadan ayrıldı. Kayseri, Ankara ve İstanbul’da çeşitli okullarda edebiyat öğretmeni olarak görev yaptı. Uzun süre milletvekilliği yaptı. Faruk Nafiz Çamlıbel Edebi Kişiliği ve Sanat AnlayışıFaruk Nafiz Çamlıbel’in Şiirlerinde İşlediği Konular ve TemalarFaruk Nafiz Çamlıbel’in şiir KitaplarıFaruk Nafiz Çamlıbel Kimdir Biyografisi ŞiirleriFaruk Nafiz Çamlıbel EserleriFaruk Nafiz Çamlıbel’in En Güzel ŞiirleriFaruk Nafiz Çamlıbel’in Hayatı Hakkında Kısaca BilgiFaruk Nafiz Çamlıbel Edebi Kişiliği ve Sanat AnlayışıFaruk Nafiz Çamlıbel’in Şiirlerinde İşlediği Konular ve TemalarFaruk Nafiz Çamlıbel’in şiir Kitapları Faruk Nafiz Çamlıbel Edebi Kişiliği ve Sanat Anlayışı Faruk Nafiz Çamlıbel, ilk şiirlerini Birinci Dünya Savaşı başlarında yayımladı. Daha ahenkli bulduğu için ilk şiirlerini sade bir dille fakat aruz ölçüsüyle yazdı. Aruzu Türkçeye başarılı bir şekilde uyguladı. 1918 yılında çıkan “Şarkın Sultanları” adlı kitabındaki şiirleri aruz ölçüsüyle yazdı. İlk dönem şiirlerinde Servet-i Fünun ve Fecr-i Âti şairlerinin etkisi vardır. 1919 yılında çıkardığı “Dinle Neyden” adlı kitabında ise “Beş Hececilerin eğilimlerini sundu, bu kitaptaki şiirlerde hece ölçüsünü kullandı. Faruk Nafiz, heceyi sıradanlıktan ve dağınıklıktan kurtararak ona yeni, değişik düzenler ve zengin şekiller vermiştir. Hem aruzla hem de heceyle yazdığı şiirlerinde Türkçeyi güzel, ahenkli bir şekilde kullanmıştır. Yahya Kemal, Faruk Nafiz’in şiirlerinden “Bir lübbüdür cihânda eiezz-i lezâizin Her mısra-ı güzîdesi Faruk Nafiz’in diye övgüyle söz eder. Faruk Nafiz Çamlıbel’in Şiirlerinde İşlediği Konular ve Temalar Ele aldığı başlıca konular aşk, hasret, tabiat, ölüm, kahramanlık, millî tarih, Atatürk ve Anadolu’dur. Daha çok, aşk konusu çerçevesinde yazdığı ilk dönemdeki şiirleri romantik duygu ve hayallerle süslü olan Faruk Nafiz, 1922 yılında Kayseri Lisesi’ne edebiyat öğretmeni olarak gidince Anadolu’nun gerçekleriyle yüzleşmeye başladı. Aynı şekilde çeşitli illerde edebiyat öğretmenliği yapan sanatçı, Anadolu’nun folklorik dokusunu yakından tanıdı ve eserlerine yansıttı. Anadolu’da dolaşırken edindiği izlenimleri anlattığı ve ona büyük bir ün kazandıran “Han Duvarları şiiri“ onun Anadolu’ya yönelişinin bir yansımasıdır. Bu uzun şiirinde gerçeklikle lirik duyguyu birleştirdi. “Çoban Çeşmesi” ve “Akarsu” ile Anadolu insanını, içinde yaşadığı toprağın macerasıyla birlikte şiirleştirerek memleket edebiyatına ait güzel örnekler verdi. Faruk Nafiz Çamlıbel’in şiir Kitapları İlk örneklerini Abdülhak Hamit’te gördüğümüz manzum tiyatro tarzında da eserler kaleme alan Faruk Nafiz, teknik bakımdan kusurlu, basit bir kuruluşu olan “Canavar” adlı manzum piyesininde Anadolu ve Anadolu insanını anlattı. Millî Mücadeleyi ve Atatürk’ü de yakından tanıyan Faruk Nafiz, teknik ve sahne kullanılışı bakımından yetkinlik gösteren “Akın” ve “Özyurt” adlı piyeslerinde Atatürk’ün tarih görüşünü, millet ve insan anlayışını ortayaFaruk Nafiz Çamlıbel Kimdir Biyografisi Şiirleri 1887-1973 Beş Hececilerin en genç ve en başarılı şairlerinden olan Çamlıbel, ilk şiirlerinde aşk temasını işlemiştir. Faruk Nafiz Çamlıbel, şiirlerinde bireysel konulara, Anadolu ve memleket sevgisine yer vermiştir. 1918 yılında yayımladığı Şarkın Sultanları adlı şiir kitabıyla çok ses getirmiş, Dinle Neyden ve Gönülden Gönüle adlı kitaplarını peş peşe yayımlamıştır. Aruzu mükemmel bir şekilde kullanmış, Tevfik Fikret, Ahmet Haşim, Mehmet Akif ve Yahya Kemal’le birlikte aruzun son temsilcilerinden biri sayılmıştır. Han Duvarları şiiri sadece sanatçının hayatında değil, Cumhuriyet Dönemi şiirimizde bir dönüm noktasıdır. Anadolu ve Anadolu halkı bu şiirde ilk kez romantik duygulardan, destani söyleyişlerden uzaklaşılarak gerçekçi çizgilerle ele alınmıştır. Halk edebiyatı ve nazım biçimleriyle modern şiiri başarılı bir şekilde birleştirmiştir. Faruk Nafiz Çamlıbel Eserleri Biyografi Tevfik Fikret Hayatı ve Eserleri Şiir Şarkın Sultanları, Gönülden Gönüle, Zindan Duvarları, Dinle Neyden, Çoban Çeşmesi, Bir Ömür Böyle Geçti, Suda Halkalar, Han Duvarları, Tatlı Sert mizahi, Elimle Seçtiklerim, Akıncı Türküleri, Heyecan ve Sükûn, Akar Su Tiyatro İlk Göz Ağrısı, Canavar Hece ölçüsüyle manzum olarak yazılmıştır., Numaralar, Akın Hece ölçüsüyle manzum olarak yazılmıştır., Özyurt, Kahraman, Dev Aynası, Yayla Kartalı Roman Yıldız Yağmuru Faruk Nafiz Çamlıbel’in En Güzel Şiirleri Faruk Nafiz Çamlıbel’in Han Duvarları Şiiri Faruk Nafiz Çamlıbel’in Çoban Çeşmesi Şiiri Faruk Nafiz Çamlıbel’in Ölümü Hatırlatan Kadın Şiiri Faruk Nafiz Çamlıbelin Firari şiiri BAŞKA BİR KAYNAK Faruk Nafiz Çamlıbel’in Hayatı Hakkında Kısaca Bilgi 1898-1973 İstanbul’da doğan Faruk Nafiz, ilk ve orta öğretimini Bakırköy Rüştiyesi’nde tamamlayıp Tıp Fakültesi’ne girdi ancak mezun olamadan ayrıldı. Kayseri, Ankara ve İstanbul’da çeşitli okullarda edebiyat öğretmeni olarak görev yaptı. Uzun süre milletvekilliği yaptı. Faruk Nafiz Çamlıbel Edebi Kişiliği ve Sanat Anlayışı Faruk Nafiz Çamlıbel, ilk şiirlerini Birinci Dünya Savaşı başlarında yayımladı. Daha ahenkli bulduğu için ilk şiirlerini sade bir dille fakat aruz ölçüsüyle yazdı. Aruzu Türkçeye başarılı bir şekilde uyguladı. 1918 yılında çıkan “Şarkın Sultanları” adlı kitabındaki şiirleri aruz ölçüsüyle yazdı. İlk dönem şiirlerinde Servet-i Fünun ve Fecr-i Âti şairlerinin etkisi vardır. 1919 yılında çıkardığı “Dinle Neyden” adlı kitabında ise “Beş Hececilerin eğilimlerini sundu, bu kitaptaki şiirlerde hece ölçüsünü kullandı. Faruk Nafiz, heceyi sıradanlıktan ve dağınıklıktan kurtararak ona yeni, değişik düzenler ve zengin şekiller vermiştir. Hem aruzla hem de heceyle yazdığı şiirlerinde Türkçeyi güzel, ahenkli bir şekilde kullanmıştır. Yahya Kemal, Faruk Nafiz’in şiirlerinden “Bir lübbüdür cihânda eiezz-i lezâizin Her mısra-ı güzîdesi Faruk Nafiz’in diye övgüyle söz eder. Faruk Nafiz Çamlıbel’in Şiirlerinde İşlediği Konular ve Temalar Ele aldığı başlıca konular aşk, hasret, tabiat, ölüm, kahramanlık, millî tarih, Atatürk ve Anadolu’dur. Daha çok, aşk konusu çerçevesinde yazdığı ilk dönemdeki şiirleri romantik duygu ve hayallerle süslü olan Faruk Nafiz, 1922 yılında Kayseri Lisesi’ne edebiyat öğretmeni olarak gidince Anadolu’nun gerçekleriyle yüzleşmeye başladı. Aynı şekilde çeşitli illerde edebiyat öğretmenliği yapan sanatçı, Anadolu’nun folklorik dokusunu yakından tanıdı ve eserlerine yansıttı. Anadolu’da dolaşırken edindiği izlenimleri anlattığı ve ona büyük bir ün kazandıran “Han Duvarları şiiri“ onun Anadolu’ya yönelişinin bir yansımasıdır. Bu uzun şiirinde gerçeklikle lirik duyguyu birleştirdi. “Çoban Çeşmesi” ve “Akarsu” ile Anadolu insanını, içinde yaşadığı toprağın macerasıyla birlikte şiirleştirerek memleket edebiyatına ait güzel örnekler verdi. Faruk Nafiz Çamlıbel’in şiir Kitapları İlk örneklerini Abdülhak Hamit’te gördüğümüz manzum tiyatro tarzında da eserler kaleme alan Faruk Nafiz, teknik bakımdan kusurlu, basit bir kuruluşu olan “Canavar” adlı manzum piyesininde Anadolu ve Anadolu insanını anlattı. Millî Mücadeleyi ve Atatürk’ü de yakından tanıyan Faruk Nafiz, teknik ve sahne kullanılışı bakımından yetkinlik gösteren “Akın” ve “Özyurt” adlı piyeslerinde Atatürk’ün tarih görüşünü, millet ve insan anlayışını ortaya Faruk Nafiz Çamlıbel'in Hayatı, Edebi Kişiliği ve Eserleri Hayatı Faruk Nafiz Çamlıbel 18 Mayıs 1898, İstanbul – 8 Kasım 1973, İstanbul, Hecenin Beş Şairinden biri olan ve şiir, roman, biyografi, okul temsilleri ve tiyatro türünde toplam 30'dan fazla eser yazan Türk şair, yazar, siyasetçi, öğretmen ve milletvekilidir. “Anayurt” adında haftalık sanat dergisi de çıkarmıştır. Faruk Nafiz Çamlıbel şiir yazmaya çocuk yaşta başlamıştır. İlk ve ortaöğrenimini Bakırköy Rüştiyesi ile Hadika-i Meşveret İdadisi’nde tamamlamıştır. En ünlü şiiri "Han Duvarları"dır. Faruk Nafiz Çamlıbel'in biyografisine bakıldığında farklı meslekler yaptığı görülmektedir. Kayseri Lisesi, Ankara Erkek Muallim Mektebi, Ankara Kız Lisesi, Vefa Lisesi, Kabataş Lisesi ve Amerikan Kız Koleji edebiyat öğretmenliklerinde bulunmuştur. İstanbul Milletvekili olarak da görev almış olan Faruk Nafiz Çamlıbel'in öğrencisi Behçet Kemal Çağlar ile birlikte 10. Yıl Marşı'nın sözlerini yazması yaşam özetinde önemli bir yere sahiptir. Faruk Nafiz Çamlıbel, farklı türlerde eserler kaleme almış ve eserleri ile Türk edebiyatını etkilemeyi, okurların zihninde yer etmeyi başarmış bir yazardır. Faruk Nafiz, Akdeniz gezisi esnasında 8 Kasım 1973 tarihinde Samsun vapurunda vefat etmiştir. Edebi Kişiliği Faruk Nafiz, şiire genç yaşta yayımlanan ilk şiiri “Saat” adlı şiiridir. "Çocuk Dünyası" adlı dergide yılları arasında Peyâm ve Servet-i Fünûn’da ilk şiirlerini şiirler, içerik ve üslup açısından, Servet-i Fünûn ve Fecr-i Âtî şiirinin özelliklerini Şahabeddin, Tevfik Fikret ve Ahmed Hâşim’in etkileri görülür.Sonradan aruzla yazdığı şiirlerde Yahya Kemal’i üstat kabul eder.İlk şiirlerinin konusu genelde ferdî aşk ve ilk şiir kitabı Şarkın Sultanları’nı Mecmua, Fağfûr, Şâir gibi dergilerde de şiirleri yayımlanmaya şiirlerde aruza hâkimdir ve kendine has bir üslûbu Nafiz’in şiirleri “Edebiyyât-ı Umûmiyye, Büyük Mecmua, Nedim, Ümid, Yarın, Süs, Yıldız” gibi dergilerde görülmeye Mecmua’nın müdürlüğünü Nafiz, 1922’den sonra sanat hayatında yeni bir döneme Vilâyetlerini Tedkik Heyeti’nde bulunan şâir, bu heyetle Sivas, Erzincan, Gümüşhâne, Trabzon, Erzurum illerimizi görmüş ve dönüşte Kastamonu’yu tanıma fırsatını gerçeğini bizzat gören ve yaşayan şair, topluma vezniyle ve “sade Türkçecilik” anlayışıyla yazmaya şiirlerinin bir kısmı, vezin, şekil, dil ve söyleyiş bakımından, Türk halk şiirini mecmuasında yayımlanan “Sanat” şiirinde yeni sanat anlayışını beyannâme haline getirmiştir. 1926Bu aynı zamanda beş hececilerin manifestosu aydın ile Anadolu halkı arasında olumlu bir ilişkinin kurulması gerektiğini ifade hayranlığı ve taklitçiliğin karşısına Anadolu insanını ve kültürünü anlayış doğrultusunda ün kazanan şiiri “Han Duvarları” gerçekçi ve sade bir bakışla Anadolu’nun ızdırâbına yerinde ve kuvvetli çizgilerle temâs Nafiz, yazdığı bu tip şiirlerle “memleket edebiyatı” cereyanını başlatanlardan yıllarda kendisi gibi hece vezniyle yazan “Beş Hececiler” arasındaki yerini dilinde yeni bir söyleyiş çığırı açan şair, kendine özgü şiir üslubu ile dikkati çekmiş; sade, canlı, akıcı, ahenkli bir dille şiirler konu gelişimi; ferdi aşk konuları - memleketçi konular - yeniden ferdi konular başlıca temalar, aşk, hasret, tabiat, ölüm, kahramanlık ve zaman romantik; zaman zaman realist şiirler Nafiz’in mizah yazarlığı yönü de vardır.”Akbaba, Karikatür, Mizah” dergilerinde 800’den fazla mizahî şiiri yayımlanmıştır.“Çamlıbel, Çamdeviren, Çamlıviran, Deli Ozan, Akıllı Ozan” gibi takma adlarla yazdığı bu şiirlerde memleket meselelerini, siyasî çekişmeleri ve dil konularını eserleri ve manzum mektep temsilleri de yazan Faruk Nafiz’in bu alandaki en tanınmış eserleri; köy meselelerini işleyen “Canavar” ve devletin resmî tarih tezini destekleyen “Akın, Özyurt, Kahraman” dergi ve gazetelerde hâtıra, sohbet, makale ve denemeler yayımlanmıştır. Eserleri Şiir Şarkın Sultanları, Dinle Neyden, Gönülden Gönüle, Çoban Çeşmesi, Suda Halkalar, Bir Ömür Böyle Geçti, Elimle Seçtiklerim, Boğaziçi Şarkısı, Tatlı Sert mizahi, Akıncı Türküleri, Akarsu, Heyecan ve Sükûn, Zindan Duvarları Yassıada şiirleri, Han Duvarları, Zafer TürküsüTiyatro Canavar, Akın, Özyurt, Kahraman, Ateş, Yayla Kartalı, Dev Aynası adapte, İlk Göz Ağrısı adapte, Sevk-i Tabîî adapteOkul Tiyatroları Numaralar, Bir Demette Beş Çiçek, Yangın, Kambur, Belki BirgünRoman Yıldız YağmuruBiyografi Tevfik Fikret, Hayatı ve Eserleri

faruk nafiz çamlıbel yıldız yağmuru özeti